Adalet Merhametin Vekilidir

by Fahrettin Dağlı

Toplumumuz adalet ve merhamet hassasını önemli ölçüde zayi etti. Birbiri ile iç içe geçmiş bulunan bu iki kavramı hakkıyla sahiplenen pek az kimseye rastlanıyor artık. Bir Arap atasözünün ifadesiyle “Adalet merhametin vekilidir” dediğimizde kapasitesi nispetinde geniş bir merhamet dairesinin içinde adaletle hükmeden nadir insanların özelliklerinden söz etmiş oluyoruz. Ancak artık tarafgirlik ve bağnazlık gibi toplumsal hastalıklarımız sebebiyle ne adaletin ne de merhametin hakkını verebiliyoruz.

İslâm hukukunda “kısas” ile ilgili ayet, bize “suçun şahsiliği” ilkesinden bahsederken adaleti emretmiş, “affederseniz bu daha iyidir” derken de merhameti öğütlemiştir.

Yine Fussilet suresi 34 ve 35. ayette insanlara kötülüğe en güzel davranışla mukabele etmeleri gerektiği ve bunun barışa hizmet edeceği bildiriliyor.

“İyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!

Bu sonuca ancak sabırlı olanlar ulaşabilir, yine buna ancak (erdemlerde) büyük pay sahibi olanlar ulaşabilir.” (Fussilet 34-35)

Zaman zaman şu tavsiyelerde bulunuyorum:

Geçmişte haksız bir söz ve fiiline maruz kaldığınız ve halen ihtilaflı bulunduğunuz birisine karşı güçlü pozisyona geçtiğiniz ve ona geçmişte yapılanlara karşılık ve denk olmak üzere hasmınıza müeyyide uygulayabilme kudretine sahip olduğunuzda bu hakka sahip olsanız da o kişi ya da kişileri affederseniz kalıcı bir barışa hizmet etmiş olursunuz.

İnsanlık tarihinde bunu ilk yapan insan Hz. Yusuf Peygamberdir. İkincisi ise onun örneğini tekrar yaşatan Hz. Muhammed (sav)’dır. Kendisini ve arkadaşlarını yurtlarından çıkaran, mallarına, mülklerine el koyan ve bazılarının canına kasteden Mekke aristokrasisine karşı Mekke’nin fethi sonrasında müeyyide uygulama hakkına sahipken bunu yapmayıp, ölüm korkusu yaşayan muhatabı Mekkelilere ilk önce eman (barış, güvenlik) evleri, mekanları gösteriyor, oralarda güvende olacakları güvencesini veriyor ve meydanda toplanan halka,

‘Size ne yapacağımı düşünüyorsunuz?’ diye soruyor.

En önemli hasımlarından biri olan Süheyl b. Amr,

‘Biz hayır düşünüyor, hayır umuyoruz. Çünkü sen kerim bir kardeş, kerim bir kardeşin oğlusun’ diye cevap verince,

Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara,

‘Kardeşim Yusuf’un kardeşlerine söylediği sözü söylerim. Bugün size bir kınama yoktur. Hepiniz serbestsiniz.”

– Daha sonra Kâbe’ye yöneliyor ve Kâbe’nin kapısının iki tarafını tutarak Mekkelilere:

‘Siz ne diyorsunuz?’ diye soruyor. Onlar da,

‘Sen merhametli bir kardeşsin, yumuşak ve merhametli bir amcanın oğlusun’ diyerek bunu üç kez tekrarladıklarında onlara, ‘Ben size, Yusuf’un dediği gibi diyorum. Bugün sizin için herhangi bir kınama yoktur. Allah sizi bağışlar. Çünkü O, merhametlilerin en merhametlisidir’ diyerek cevap veriyor. Gerçekleşen bu konuşmadan sonra meydana toplanmış bulunan Mekkeliler Hz. Peygamber’den hoşnut olarak evlerine dönüyorlar.

Müslümanlara karşı muhalefetin lideri olan Ebu Süfyan da eve döndüğünde Hz. Peygamber ve arkadaşlarına büyük bir kin ve nefret duyan karısı Hind kocasından olup bitenleri öğrenince şu itirafta bulunuyor: “İşte benim nezdimde Muhammed bugün peygamberliğini ispatlamıştır.” Böylece Mekke’de Hz. Peygambere duyulan kin, nefret ve öfke bu muamele karşısında birdenbire büyük bir hayranlığa dönüşmüş ve bu vesileyle kalıcı bir barışın temelleri de atılmış oldu.

Akıllara şu sual gelebilir: O bir peygamberdi öyle yüce gönüllülük göstermek onların harcıdır, biz insanlar bunu yapabilir miyiz? Elbette peygamberler ilahi mesajı taşımanın ruh zenginliğine sahiplerdi ama bu bizim onun gösterdiği alicenaplığı gösteremeyeceğimiz anlamına gelmez. O biz müslümanlar için bir örnektir / modeldir. Nasıl atası Yusuf’a öykünmüşse biz de Ona öyküneceğiz. Müslümanlığımızın ispatı bu ahlaki üstünlüğü sağlamamızla mümkündür.

Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi “Savaş, ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir.”

Ne kadar haklı olursak olalım güçlü zamanımızda hasmımızı affetmek büyük bir erdemdir ve kalıcı toplumsal barışın da esaslı temelidir.

İnşallah biz müslümanların geleceği geçmişimizden daha hayırlı olur.

Rahmet toplumuna erişmek niyet ve duasıyla bütün dostlarımın Kurban Bayramını kutluyorum.

Bunları Okudunuz Mu?

Yorum Bırak

This website uses cookies to improve your experience. Accept