Alınan Seçim Sonuçları Sonucunda Cumhurbaşkanlığına Aday Olduğuma Dair Mesajımın Daha İyi Anlaşılmış Olduğu Umuduyla…

by Fahrettin Dağlı

Kamuoyuna CB adaylığını ilk açıklayanlardan biriydim herhalde. O günlerde neden aday olduğumu, aday olmamdaki temel motivasyonun ne olduğunu ayrıntılı bir şekilde ifade etmiştim.

Bugün gerek seçim süreci ve gerekse alınan sonuçlara bakınca o günlerdeki adaylık irademle ilgili verdiğim mesajların doğrulanmış olduğunu görüyorum.

Öncelikle adaylık konusunda ısrarlı olmadığımı, özellikle siyasetimizde bir geleneğe, kültüre, ahlaka dönüşmüş bir anlayışı yıkmaya vesile olarak gördüğümü açıkça belirtmiştim.

Şöyle ki;

Öncelikle aday olacak kişinin popüler / tanınır / bilinir, aristokratik bir mensubiyete sahip ve varlıklı / zengin olması şartının bulunmadığının altını çizmek istedim. Bu arayışın tarihsel arka planının nereye kadar uzandığını tarih bilgisi olanlar bilirler. Malumdur ki, toplumsal dönüşümleri sağlama başarısı gösterenler, önceden toplum içerisinde adları, sanları fazla bilinmeyen liderler, önderlerdir.

İkinci olarak adayın siyaseten geçmişin bagajını taşımıyor olması ve bu sebeple ilk taşı atma hakkına sahip olması önemli sayılmalıdır.

Üçüncüsü, aday Türkiye toplumunun sosyolojik yapısına uygun bir aday olmalıdır. Seçmen kitlesinin %60-70lik kesiminin milliyetçi muhafazakar olduğu bir toplumda bu sosyolojik zeminle uyumlu olmayan bir adayın yarıştığı mahalle mensubu karizmatik lider karşısında başarı sağlama imkanının olamayacağı izahtan varestedir. Hele hele milli ve manevi değerleri tepe tepe kullanan ve adeta Muaviye usulü kılıçlarının ucuna Mushaf takanlara karşı seçimi kazanma şansının olması beklenemez.

Dördüncüsü, adayın geçmişe dair ideolojik mensubiyeti ne olursa olsun, bugün için toplumun diğer siyasal ve dini kesimleriyle diyalog halinde olması; hiçbir toplumsal kesimle ihtilafının olmaması ve bu anlamda güven, itimat veriyor olması gerekir.

Beşincisi, aday ilk dört madde ile uyumlu olarak partisiz CB adayı olmalıdır… Bu şekilde yarışın partiler arasında değil, adaylar arasında geçtiği şeklinde bir izlenim hasıl olabilir.

Altıncısı, aday AKP tabanını çözebilecek bir kültüre, dile ve üsluba, dürüstlüğü / eminliği konusunda da mahallede bir krediye sahip olmalıdır.

Gerek teorik ve gerekse pratik olarak siyaset ilmi konusunda bilgili ve tecrübeli olmalıdır. Aynı zamanda yöneteceği devlet hususunda da bürokratik bir tecrübesi bulunmalıdır.

İnsan hak ve hürriyetleri konusunda bilgi, tecrübe ve hassasiyet sahibi olmalıdır.

Köylü / aşiret geleneğini, kültürünü, ahlakını bir türlü aşamayan cari siyasetimize kültürel, ahlaki hüviyet kazandıracak bir azme ve kararlılığa sahip olmalıdır.

Kendisinde devletin yönetim organlarının uyumlu, iş birliği içerisinde sağlıklı işlemelerini, koordine edilmelerini temin edecek bir orkestra şefi kabiliyeti ve yeteneği bulunmalıdır.

Önemli hususiyetleri sıraladım. Belki bunlara ilave edilecek başka maddeler de bulunabilir.

O gün de sordum, bugün de soruyorum: Böyle bir aday arayışınız oldu mu? Yoksa gizli hesaplarınızın, hırslarınızın, kaprislerinizin kurbanları mı oldunuz? İnadınız, dayatmalarınız, gizli hesaplarınız ve ajandalarınız yüzünden bu toplum en azından bir beş yıla daha kaybetti. Değdi mi?

Adaylığımı açıkladım ve siyasal parti liderleriyle görüşme talebinde bulundum. Bunda anormal bir durum var mı?

Bunca yıllık devlet tecrübesine sahip olarak parti liderlerinden randevu alıp görüşme talebinde bulundum ve özellikle altılı masanın liderlerinden cevap bekledim. Bazılarına dostlarım aracılığıyla tekitte bulundum. Bütün bunların sonucunda sadece bir partinin genel başkanı ve diğer bir partinin iki genel başkan yardımcısı ile görüşme imkanım oldu.

Ve ne yazık ki, arada tanıdığım danışmanlar olmasına rağmen Sn. Kılıçdaroğlu randevu vermedi. Bazı arkadaşlarımız vasıtasıyla öğreniyorum ki, politik getirisine kanaat getirdiği hemen herkese randevu verip görüşüyormuş. İşte böyle bir politik akıl ve anlayışla nereye kadar yol alınabilir? Kendileri kaybettikleri gibi topluma da kaybettirdiler.

Umuyorum ki Cumhurbaşkanlığı adaylığımın sembolik değeri az da olsa anlaşılmıştır. Bu ülkede yukarıda sıraladığım kabiliyet, yetenek ve tecrübeye haiz binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğuna inanıyorum. Yeter ki aramasını bilelim ve öyle bir niyete sahip olalım.

Son olarak şunu ifade ederek sözümü sonlandırayım: 85 milyon insanın yönetimini üstlenme niyet ve iradesi, öyle sıradan alınmış bir karar olamaz. O kadar insanın hak ve hukukunu tanzim etmek ve korumak makamına oturmak öyle kolay mı? Kararımı toplumla paylaşmadan günler öncesinden itibaren uykularım kaçtı. Kesin adaylığımı çok zayıf bir ihtimal olarak görmeme rağmen…

Bilmiyorum muradımı anlatabildim mi?

Bunları Okudunuz Mu?

Yorum Bırak

This website uses cookies to improve your experience. Accept