Yarınki Seçim Ülkeyi Nasıl Etkileyecek?

by Fahrettin Dağlı

Bugüne kadar çok yazdım, bu vesileyle bir daha altını çiziyorum: Bu seçimlerin sonucu ne olursa olsun Türkiye toplumu için olumlu anlamda önemli bir sonuç hasıl olmayacaktır.

Eski zamanlarda iktidara yönelik eleştirilerimde muhafazakar mahalleden sıklıkla gelen tepki, itiraz: “AKP veya Erdoğan karşıtlığı sizin gözünüzü kör etmiş. Bardağın dolu tarafına değil, daima boş tarafına odaklanıyorsunuz.” şeklindeydi.

Bu şikayetlere verdiğim cevaba geçmeden şu hususu özellikle belirteyim: Bir defa iktidar ve CB Erdoğan’la şahsi hiçbir hesabım ve husumetim olmadı ve olamaz da. Ancak mahallenin çoğunluğunun desteklediği dönemlerde de her türlü kınamaya rağmen iktidarın politikalarına ve uygulamalarına eleştiriler getirdim ve benim AKP iktidarına itirazlarım basit birer siyasi mülahazaya değil de derin insani ve toplumsal mevzulara istinat ettiği için bu minval üzere bugüne kadar süregeldi.

İktidara geldiklerinde zannettim ki, ellerinde köklü değişimleri hedefleyen programlar, projeler, stratejiler, köklü bir reformu, ıslahatı sağlayacak reçeteler var. Çok kısa zamanda öğrendim ki, İstanbul BŞ Belediyeciliğinde öğrendikleri kültürü, geleneği, ahlakı genel siyasette de geçerli kılmak için gelmişler.

Popülist bir anlayışla, bugüne kadar yönetim dışı bırakılmış muhafazakar kadroları iktidara taşımak, çevrelerindeki ticaret erbabına daha çok sermaye kapılarını açmak…

İktidar imkanlarına karşı aç ve susuz kalan bu kesimler de bu açılımı muhafazakar kesim için büyük bir kazanım olarak gördüler. Böyle düşünmüş olmalarının haklı gerekçeleri de vardı. 28 Şubat azınlık zihniyetinin acımasız uygulamaları adeta sonradan kurulacak AKP için toprağa bolca tohum serpmişti.

Ve bugün yaşadığımız onca sosyal ve ekonomik depremden sonra her şey bütün açıklığıyla ortaya çıktı. Buna rağmen halen bardağın dolu tarafını (kalmışsa eğer) görmekle teselli bulanlara diyecek bir sözümüz kalmadı.

Bugün çok büyük bir siyasi çıkmazı yaşıyoruz. Öyle kaotik bir iklim var ki, sapla saman, elma ile armut birbirine karışmış, pirincin içindeki beyaz taşlar tefrik edilemez olmuş. Büyük çoğunluk bu iktidarın yol açtığı ekonomik krizi konuşuyor ve bu derekeden nasıl çıkacağımızı tartışıyorlar. Halbuki burada sosyal ve siyasal politikalar sebep, ekonomik ve dini alanla ilgili krizler ise sonuçtur.

İşin en hazin tarafı ise, bu politikalarla bu derin fay hatlarının oluşmasına sebebiyet veren iktidarın karşısındaki muhalefet de yine iktidarın çerçevesini belirlediği alan içinde politika üretmeye çalışıyor; ezberlerin, kültüre dönüşmüş alışkanlıkların, geleneğin ötesine geçemiyor.

Türkiye’nin yeniden inşası gerekiyor. Bunun adına istersek II. Cumhuriyet, istersek başka bir şey diyelim ama şöyle böyle değil, büyük ölçekli bir toplumsal değişimi hedefleyen ve kültürel devrimi de içeren bir reform programına şiddetle ihtiyacımız var…

Statiği, fizibiliteleri doğru yapılmış, sağlam malzemeyle inşa edilmiş bir yapı…

Halbuki bugün iktidarı ve muhalefetiyle yapılan ise ana direkleri çatlamış binanın sıvasıyla, iç tasarımıyla, duvarlarının boyasıyla uğraşmaktır.

Bu anlamda yarınki seçimlerle ilgili büyük bir beklenti içerisine girmek abesle iştigaldir. Yapısal problemleri çeşitli bahanelerle geçiştirip, binanın statik problemlerini görmezden gelerek kozmetiğe odaklanan irrasyonel politikalar insani ve toplumsal problemlerimize bir cevap üretmeyecektir. Bir defa hastaya yanlış teşhis koymuşsunuz, bu hastanın elinizden tedavi görme ihtimali olabilir mi?

Bu nedenle yarın için kurtuluş hayalleri görenler, umut besleyenler, o hayale, o umuda kavuşamayacaklar. Çünkü aklî, naklî verilere dayanmıyorlar.

Yine de Allah hayırlara tebdil etsin diye dua ederiz.

Bunları Okudunuz Mu?

Yorum Bırak

This website uses cookies to improve your experience. Accept