ZALİMSİNİZ

by Fahrettin Dağlı
Zulüm denilince insana veya genel olarak canlı varlığa uygulanan fiziki şiddet anlaşılıyor. Halbuki kapsamı çok daha geniş olan bir kavram. İşte bu kısa yazıda bugünkü ekonomi politikalarının nasıl bir zulüm mekanizmasına dönüştüğünü basit bir örnekle/simülasyonla izah etmeye çalışacağım.
Bugünkü iktisat politikalarının en büyük zulmü, toplumun alt ve orta gelir kesimine yapılmıştır.
Elbette mutlu bir azınlık dışında herkes etkilenmiştir. Üst tabakaya mensup olanlar az çok para piyasalarını bildikleri için önlemlerini alıyorlar ve mümkün olacak en az zayiatla geçiştiriyorlar veya fırsatı kara çeviriyorlar.
Alt gelir seviyesine, yani, açlık sınırında olan büyük kesim ise bir bakıma kaderlerine terk edilmiş vaziyette. Bunların elinde bırakınız döviz, karınlarını duyurabilecek yeterli TL’leri bile yok.
Orta gelir seviyesindeki kesimler ise bir bakıma bu sürecin en büyük mağdurlarından. Gelecekleri, çoluk çocukları için tasarruf ettikleri paralarını bankalarda veya diğer finans kuruluşlarında muhafaza etmektedirler. Ancak yeterli piyasa bilgisine sahip olmadıklarından dolayı bir bakıma “paramı dövize veya altına çevirip bankaya yatırdım; gerisi Allah Kerim” diye tevekkül etmişlerdir. Kendilerini hükümet politikalarının ve piyasanın insafına bırakmışlardır.
Sonuç ne mi oldu?
İşte bir örnekle basit bir simülasyon;
Vatandaşın dişini tırnağına takıp kaç yıldır biriktirdiği, bir köşeye koyduğu tasarrufu var; “Ev, araba almak; çocuklarının düğünlerini yapmak” amacıyla bankada veya başka finansal araçlarda muhafaza ediyor. Bu işin uzmanları gibi piyasayı takip edip; az çok tahminlerde bulunup o parayı yönetebilme kabiliyetine de sahip değil. Belki de lazım olmadıkça o paralar o hesaplarda yıllarca bekletiliyor.
Bir gün devlet büyükleri onlara diyor ki, “Döviz cinsindeki paralarınızı getirin TL’de muhafaza edin; göreceksiniz TL diğer paralar nezdinde değer kazanacak; yabancı paraların TL karşısındaki bu arızi yükselişine kanmayın; bu durum uzun süre sürdürülür değil. Bir de “vatan, devlet, millet, sakarya” hamasetiyle şişirilen içi boş milliyetçilik pompalamasıyla zavallı vatandaş gaza getirilip ellerindeki paraları alınıyor. Bize güvenin.” Vatandaş da güveniyor ve paralarını getirip TL’ye çevirip muhafaza ediyor.
Sonra ne mi oluyor?
Vatandaş bekliyor. Ancak döviz ve altın düşeceği yerde her Allah’ın günü yükseliyor. Zavallı vatandaşım halen sabrediyor; öyle ya, devlet büyükleri onlara söz vermişlerdi; “Bir gün mutlaka düşecek.” Ne düşmesi? Artmaya devam ediyor. Bir gün geliyor, ev ve araba almak; çoluk çocuğunun düğünü için altın, mücevher almak için biriktirdiği para pul olmuş. Dolar 10 TL’yi aşmış 15 TL’ye dayanmış. İşte bu aşamada iktidara olan güvenini yitiriyor ve parasını tekrar 15 TL’den Dolara çeviriyor. Bir hafta sonra ikinci bir sürprizle karşılaşıyor. Bu sefer iktidar onu tekrar ters köşe yapmıştır. Öyle bir karar almış ki, güya “Nass’a” uygun görmediği faizi örtülü bir şekilde uygulamaya koymuş ve vatandaşa tekrar çağrıda bulunmuş; “getirin paralarınızı TL’ye çevirip bankada muhafaza edin; faiz ile dolar arasındaki farkı ben karşılarım” demiş. Bugüne kadar bunlara güvendiği için parası zaten pul olmuş; şimdi nasıl güvensin? Öyle karamsar karamsar düşünürken bir de bakıyor ki, 15 TL’den aldığı döviz bu sefer 12 TL’ye kadar inmiş.
Şimdi ne yapsın bu vatandaş? Bugüne kadar hep güven duydukları devlet büyüklerinin ihanetine uğramış; elindeki imkanları çalınmış, heba edilmiştir. Devletine duyduğu güven boşa çıkarılmıştır.
Evet, simülasyon böyle. İktidar, ısrarla hatada inat ederek sürdürdüğü iktisat politikalarıyla vatandaşlarına böyle zulmetmiştir. Ellerindeki imkanlarını sömürmüştür. Zengini daha zengin; fakiri daha çok fakir yapmıştır. Mutlu bir azınlığa peşkeş çekmiştir.
Daha da kötüsü, hatalarını, yanlışlarını Allah’a mal edecek kadar da ileri gidip Allah’ın hakkına zulmetmişlerdir. “Nass” deyip, faize karşı oldukları yalanını ileri sürüp bugün örtülü şekilde faizin dik âlâsını uygulamaya koymuşlardır.
Akletmekten mahrum geniş muhafazakar kesim ise yine bu yalanları yutup, TL değer kazanıyor diye halhalları takıp meydanlarda oynamaya başladılar.
Hiçbirisi şu soruyu sormuyor; “Mademki böyle anlık bir düzenlemeymiş; bugüne kadar niye yapmadınız?” “Bugün yaptığınız bu düzenlemenin bu halka maliyeti nedir?” “Dün faize karşı olduğunuzu iddia ediyordunuz; bugün ise halka paralarını bankalarda faizde muhafaza etmelerini; döviz ile faiz arasındaki farkı karşılama taahhüdü veriyorsunuz.” “Bu ne paradoks; bu ne yalan?” diye soramıyor.
Ne diyelim; son söz Allah’a aittir, “…Allah pisliği (huzursuzluğu, kokuşmuşluğu, azabı), akıllarını kullanmayanların üzerine yağdırır.” (Yunus:100)

Bunları Okudunuz Mu?

Yorum Bırak

This website uses cookies to improve your experience. Accept