İslam tarihinde haklı bir şöhrete sahip, sahabeden Hasan-ı Basri’nin, Rızık konusunda söylediği hikmetli sözler;
Kuran’ın iki kapağı arasındakileri okudum.
90 yerde Allah’ın rızka kefil olduğunu gördüm.
Sadece bir yerde ise şeytanın insanı fakirlikle korkutacağını gördüm.
Ve insanın, Rabbinin 90 yerdeki vâdini unutup şeytanın sadece bir yerdeki yalanına kandığını da gördüm.
Evet, çağımız Müslümanlarının Allah’a karşı olan itimatsızlığının belki de en önemli tezahürüdür; ‘Rızık endişesi’
Kime sorarsanız, alacağınız cevap; ‘Elbette rızık Allah’tandır.’
Ama iş fiile geldiği zaman sanki bu hakikati hiç bilmiyormuş gibi hareket eder.
İktidar ve güç sahiplerine karşı ‘hakkı ve adaleti’ hatırlatmaktan ve savunmaktan çekinir, korkar; “Ya işimden, aşımdan olursam; ya da ben olmasam bile benim yüzümden çoluk-çocuğumun işine, aşına bir keder gelirse…” diye…
Bugün bunu bütün kahırlığıyla yaşıyoruz. Herkes maişet derdine düşmüş. İnsanlar özel mekanlarda söylediklerini, dışarıda açıkça ifade edemiyorlar. Yer yer iki veya üç dilli oluyorlar. Bu siyaset uygulaması münafıklık üretiyor. İnsanlar güç/iktidar sahiplerine karşı hakikati dillendirmekten korkuyorlar, Allah’a duyulan korkudan (çekinme) daha fazla…
Bunun nasıl bir savrulma olduğunu tahmin edebiliyorsunuzdur. -Allah Muhafaza- Rızkın Allah’tan olduğunu unutup, fanilerden bilmenin insanı nasıl bir derekeye yuvarladığını düşünebiliyor musunuz? İnsanı imandan eder. Bu kadar tehlikeli…
Peki, hakkı ve adaleti savunmaktan dolayı insanlar bir takım mağduriyetler, mazlumiyetler yaşar mı?
Rızkında azalma olabilir mi?
Elbette!..
Başka türlü yeryüzünün imtihanı nasıl olacak? Müslümanlık iddiası nasıl sınanacak?
Bazen artırmakla, bazen de eksiltmekle sınanacağız. Bu Allah’ın bize haberi… O’ndan daha doğru sözlü kim olabilir?
Oturalım, külahımızı önümüze koyalım; bir de bu cihetle hayatımızı gözümüzün önünden film şeridi gibi geçirelim. Mabut olarak kime iman ediyoruz; kime itimat ediyoruz?