RÖVANŞİZM BİR NEBEVİ METOD / ANLAYIŞ DEĞİLDİR

by Fahrettin Dağlı

Rövanşizmin Türkçedeki dar anlamı, ‘öç almaktır’. Daha önce mazlum/mağdurken, eline güç geçince eski mağrurlardan öç almaktır.

Tarihsel olarak insanlık çokça şahitlik etmiştir. İslam tarihinde zihinlere kazınan en geniş çaplı rövanşizm Abbasiler tarafından Emevilere karşı gerçekleşmiştir. İhtilalla iktidarı devralan Abbasiler Emevilere karşı çok şiddetli bir öç alma süreci başlattılar. Binlerce insan katledildi. Büyük insani trajediler yaşandı. Bir gece Şam yakınlarında bir yerleşim birimini basıp Ümeyya oğullarından (Emevi hanedanının soyu) elli bin kişiyi kılıçtan geçirmişlerdi. Ekilen kin ve nefret tohumları asırlarca zehirli meyveler vermeye devam etti / ediyor.

Hâlbuki bu dinin Rahmet Peygamberi tam tersini yapmış. Kendisine ve arkadaşlarına onca zulmü reva gören; açlığa ve sefalete mahkûm kılan; tehcir eden; vatanları olan Mekke’den çıkaran; mallarına, mülklerine el koyan; tehcirle gittikleri Medine’de bile rahat bırakmayan eli kanlı zalimleri ve canileri bile affetmiştir.

O, Mekke’ye zafer kazanmış bir komutan edasıyla girmedi. O ana şahitlik eden arkadaşları, ‘Deve sırtında secdeye varmış gibi hörgücüne yapışmış bir şekilde girdiğini’ naklederler.

İlk yaptığı önemli diplomatik ve barışçıl jest şu olmuştur; Bugüne kadar Mekke’ye efendilik yapan düşman güçlerin önderi olan Ebu Süfyan’ın evini “Eman (Barış) evi” olarak ilan etmiştir. “Orada toplananlar selamette olacaktır” sözünü vermiştir. O emin Resul her zaman olduğu gibi sözüne sadık kalmıştır. Evlerinden çıkmayan veya Ebu Süfyan’ın evinde toplananlar güvende/selamette kalmışlardır.

Yine de korku ve endişeleri devam ediyordu; “Acaba yarın Muhammed bize ne ceza verecek?” diye endişeli bir bekleyiş içerisindeydiler. Öyle ya, onların zorbalık rejiminde olsa herhalde erkeklerin hepsi kılıçtan geçirilir ve eşleri de köle olarak alınırdı.

Hiç şüphesiz insanlık paratoneri Hz. Muhammed (sav) kendine yakışanı yapmıştı. Ertesi gün gidip mevcut idareyi tanıdığını, kabul ettiğini beyan eden herkes eski işine, gücüne dönmüştür. En büyük korku ve endişeyi de Ebu Süfyanın karısı Hint yaşıyordu. Başına gelebilecek felaketi senaryolarını düşünüyor ve bundan dolayı endişe ediyordu. Çünkü Müslümanlara karşı işlenen cürümlerin çoğunda o, başat rol oynamıştır. Böyle bir halet-i ruhiye içerisindeyken kocası Ebu Süfyan ona, Hz. Peygamber ile Mekkeliler arasında geçen diyalogu müjdeler;

“Ey Mekkeliler, size ne yapmamı bekliyorsunuz?”

Mekke’liler; “Biz seni adil biri olarak tanıdık ve senden ancak adalet bekliyoruz” dediler.

Hz. Resul, zalim olan bu topluluğa: “Ben de size Yûsuf’un kardeşlerine söylediği gibi, “Bu gün size geçmişten dolayı azarlama yok.” (Yûsuf Sûresi, 92) diyorum. Haydi gidiniz, hepiniz serbestsiniz.”

Bunu duyan Hind, ‘İşte Muhammed bir daha Peygamberliğini ispatlamıştır’ itirafında bulunmuştur. Çünkü bu kerim davranışı ancak bir Peygamber gösterebilirdi.

Evet, Allah Resulü Rahmet Peygamberi olduğunu bir kere daha ispat etmiştir. Kan, zulüm, işkence, insan onurunu çiğneyen bir rejimin mensuplarını affetmiştir. Mekke’yi yeniden barışın merkezi haline getirmiştir.

Nerede rahmet, adalet, barış yerine; kin, nefret ve öç alma seslendiriliyorsa biliniz ki, orada Hz. Muhammed’in (sav) iklimi yaşanmıyordur.

Nerede kılıçlarının ucuna Mushaf takan görürseniz biliniz ki, Allah’ın Resulü onlardan beridir.

Nerede savaşın barışa tercih edildiğini görürseniz, biliniz ki, orada hakikatin yerine nefsi arzular/ego geçmiştir.

İslam’da, başta Kur’an ve Onun mümtaz Pratisyeni olan Hz. Peygamberin pratiği olmak üzere İslam’ın lügatinde rövanşizm/öç alma yoktur. Af vardır, barış vardır…

Bunları Okudunuz Mu?

Yorum Bırak

This website uses cookies to improve your experience. Accept