Halk, Yöneticilerinin Dini Üzeredir

by Fahrettin Dağlı

Mevcut iktidar politikalarına getirmiş olduğumuz siyasi eleştirilere karşılık olarak bazı dostlar ısrarla Hz. Peygamberden rivayet edildiği iddia edilen bir cümleyi önümüze koyuyorlar; “Nasılsanız öyle yönetilirsiniz.”

Yani?

Yanisi şu; Toplum genel anlamda düzelmedikçe bu sıkıntılara tahammül edeceksiniz. Sözün özü; oturacaksınız o günü bekleyeceksiniz. Değişim için hiçbir gayreti ve çabası yok; bir de sizin önünüze bu bariyeri getirip bırakırlar. Adeta bir mucize gerçekleşecek ve bir sabah uyandığınızda toplum değişmiş ve kötü yöneticiler alaşağı edilmiş!

Halbuki muhaddisler, bu sözün ana hadis kaynaklarında yer almadığını, tali derecedeki hadis kaynaklarında geçtiğini ifade etmektedirler. Yani zayıf bir rivayete istinat ettiği görüşündeler.

Okumalarımdan çıkardığım netice o ki, muhtemelen Emevi saltanatı döneminde, mızrağın ucundaki Mushaf misali toplumsal muhalefeti kırmak adına uydurulan binlerce hadisten birisi olduğudur.

Zaten vakıa da bu yaklaşımı yalanlamaktadır. Halk aynı halk olduğu halde, yani hiç değişmedikleri halde bazen iyi yöneticiler bazen de kötü yöneticiler başa geçebilmektedir.

Örnek mi?

Ömer B. Abdülaziz, Emevi zalim yönetiminin çölleştirdiği beşerî yapının ortasına atılmış bir vaha gibi gelmiştir. Anne tarafından Hz. Ömer’in torunu Ömer B. Abdülaziz o gün için babadan oğula; o olmazsa kardeşlerden birine geçen saltanat geleneğinin, birtakım tevafukların bir araya gelerek bu geleneğin askıya alınmasıyla Ömer B. Abdülaziz’e hilafet kapısı aralanmıştır. Aslında daha önce zalim Emevi Valisi Haccaç’la girdiği münakaşalar nedeniyle valilik görevinden azledilmişti. Yani, Haccaç, Ömer’e tercih edilmişti. Demem o ki, normal şartlarda hilafete ismi en son geçmesi gereken birisi olarak Allah’ın mutlak hükmünün bir tecellisi olarak hilafete naspedildi. Hikayesi uzun olduğu için burada nakletmiyorum. İsteyen arama motorları üzerinden bilgiye ulaşır ve okur.

Acizane bunu biraz metafizik bir okumayla şöyle yorumluyorum; Adeta Allah Emevi zulmünden bizar olan halka Ömer üzerinden adil bir yönetim örnekliği bıraktı. Ve şu mesaj verildi; “İsterseniz / talep ederseniz bundan böyle adil bir yönetimle de idare edilebilirsiniz. İstemezseniz / talep etmezseniz tekrar eski zulüm rejimine dönersiniz.”

Sonuçta o halktan birisi Ömer’i zehirleterek şehit etti. Ve tekrar eski zulüm rejimine dönüldü.

İbni Haldun da “toplumların âdet ve müesseselerindeki değişik yanları meydana getiren sebeplerden birinin de devletin, hükümdarın (üst yapı kurumlarının) benimsediği ve aşıladığı zihniyet, politika ve değerler olduğunu ifade eder ve İslâm kaynaklarında sıkça tekrarlanan, “Halk hükümdarlarının dini üzeredir” darbımeselini örnek verir”

Ebû Mansur es-Seâlibî de, “İnsanlar, başlarındaki hükümdarın temel doktrini ve inancı neyse ona meylederler. Onun görüşlerini referans olarak görürler. Onu taklit etmeye özen gösterirler.” demiştir.

Burada ifade edilmek istenen bir şartın, diğer şarta bağlı olmadığıdır. Elbette toplum değişimi yaşayacak ve talep edecek. Bu değişimin içerisinde yönetici aktörler de olacaktır. Değişirken, değiştirme ameliyesi…

Değişim sözkonusu olduğunda değişimin dinamiğini açıklayan en önemli ayet Rad: 11’dir.

“Bir kavim kendini değiştirmedikçe Allah onları değiştirmez.” (Rad / 11)

En’am 129’da da şöyle buyrulmaktadır:

“Davranışları sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız.”

Ahirette cehenneme gönderilecek olan zalim ve kafir halk liderlerini, liderler de onları suçlayıp birbirlerini lanetleyeceklerdir. (Araf /39; Şuara / 99; Ahzab / 67)

“Allah her dönemin hükümdarını halkın kalbine göre gönderir. Onları düzeltmek isterse salih birini, helak etmek isterse kötü birini hükümdar olarak gönderir.” (İsra / 16)

Bu ayetlerden de anlıyoruz ki, değişim karşılıklı etkileşimdedir. Halk değişimi yaşarken beraberinde değişim döngüsünü kolaylaştıracak yönetimin yapısını da değiştirmeyi irade edecek ve bunun için mücadele edecektir.

Şahsı kanaatim ise, siyasi iklimin toplumsal değişim için çok önemli olduğudur. Asıl olan insanın iyiye, güzele yönelmesinin tabii iklimini oluşturmaktır. Nebatat da olduğu gibi ahlak da uygun bir siyasi iklimde gelişir. İnsan hak ve hürriyetlerinin korunduğu ve adil yönetildiği bir iklimde toplumsal değişimin dinamiği daha hızlı hareket eder. Toplum liderlerini taklit ederler; onlara uymak için gayret ederler.

Ömer B. Abdülaziz döneminde yaşayanlar o günleri şöyle naklediyorlar: “Biz Halife Velid döneminde bir araya geldiğimiz zaman binalardan, mimarî tarzlarından bahsederdik. Çünkü bu Velid’in en
büyük zevki idi ve bu, bütün toplumu etkilemişti. Halife Süleyman da midesine ve kadınlara düşkündü, onun döneminde de toplantılarda söz konusu olanlar bunlardı. Fakat Ömer b. Abdülaziz döneminde ise, ibadetler, tâatlar, zikirler, fikirler, ahlak toplantılarda konuşulan konulardı. Nerede dört adam toplansa birbirleriyle bu mevzularda yarışırlardı.”

Sonuç olarak, elbette toplum, değişim için bir irade, bir istek, bir arzuyu ortaya koyacak ve buna munzam bir amel / eylem geliştirecek ve aynı zamanda toplumsal değişimin iklimini oluşturacak; halk arasındaki hukuku adalete uygun olarak tanzim edecek bir siyasal iktidarın başa geçmesi için mücadele edecektir. Bu da değişim sürecinin en önemli parametresidir. Birbirlerinin şartı değil, birbirini yapılandıran / tamamlayan temel unsurlardır. Değişirken, değişimin siyasal iklimini oluşturmak…

Kim ne derse desin, fıtratı uygun olan herkesin, hak ve adalet için siyasal mücadele vermesi farzdır. Bundan kaçınılamaz…

Bunları Okudunuz Mu?

Yorum Bırak

This website uses cookies to improve your experience. Accept