Önce Bilgi ve Samimiyet

by Fahrettin Dağlı

Ramazan ayının başlamasıyla birlikte yine sosyal medyada dini temalı yoğun paylaşımlar söz konusu. Bir yanda bir şekliyle sevip saydıkları hocalarının video ve yazılarını veya dini içerikli diğer yazı ve videoları paylaşanlar, diğer yanda ise bunlara muhalefet eden bir kitle… En sıkıntılı olanı ise dinle, dindarlıkla fazla bir münasebeti olmayan bir kesimin sırf din karşıtlığı üzerinden bir takım dini temalı yazı ve videoları tekrarlarla paylaşarak dini ve dindarı itibarsızlaştırma gayreti…

Bir mevzuyu gündeme getirmek ve tartışmaya açmak için o mevzu ile ilgili asgari bir bilgi seviyesine sahip olmak gerekir. Buna ek olarak kişi samimiyetle üzüm yemeyi amaç edinmeli, bağcıyı dövmeye çalışmamalıdır. Sırf muhatabını veya hasmını alt etmek, onu toplum karşısında itibarsızlaştırmak için çabalamakta hayır yoktur.

Ne yazık ki bugün içinde yaşadığımız toplumda okumadan alim, gezmeden seyyah kesilenlerin sayısının arttığı bir dönemi yaşıyoruz. Herkesi her aklına geleni söyleme imkanına kavuşturan sosyal medya da buna imkan sağlıyor.

Bir insan için inandığı, iman ettiği inancın, dinin ne olup ne olmadığına dair asgari bilgi sahibi olması zaruridir. Bu konuda mazeret yoktur. İnanma/iman etme gibi bir iddia sahibiysek o iddianın bize nasıl bir mükellefiyet yüklediğini bilmeliyiz. Dürüstlük ve samimiyet bunu gerektirir. Hem inanma iddiasında bulunmak ve hem de bu inancın kendisine yüklediği yükümlülüğü yerine getirmemek kişinin iddiasında samimi olmadığını gösterir, o, iddiasının yalancısıdır. Herhangi bir şey için sadece “seviyorum” demek yetmez, o sevgi için ne kadar fedakarlıkta bulunulduğuna gayret gösterildiğine bakılır. Bir inanç mensubunun müminliği de böyle ölçülür.

Ne yazık ki, ülkemizde her alanda büyük ölçüde yaşanan sığlaşma, yozlaşma, çölleşme olgusu en fazla dini alanda kendini göstermektedir. Siyasal iktidarın sivil dini alanla kurduğu ilişki biçimi ve bu kapsamda dini kesimlere sağladığı bir takım kamu rantları hem siyaset kurumunu ve hem de dini alanı enfekte etmektedir. Bugün bunun çok açık emarelerini görmekteyiz. Havas azaldı bedevilik çoğaldı. Başına bir kavuk, sarık geçirip şaşaalı kürsülere kurulan yeni yetme “hoca” ünvanlı zatlar dini alanı domine etmeye başladı ve eşzamanlı olarak karşıt cepheyi oluşturdu. Bu cephe de her gün bu söz konusu kürsü bülbüllerinin videolarından kesitler alıp sosyal medyada paylaşarak sanki dinin hakikati buymuş gibi yaygara yapmayı vazife edindi. Sonuçta bu iki kesim hakikati aralarında geçen sert tartışmalara kurban ederek yoğun bir dezenformasyonla anlaşılmaz kılmayı başardılar.

Müslümanlık iddiasındaki bizlerin yaşam şekilleri de dinin hakikatinin anlaşılmasını zorlaştırmaktadır. İslam müellifleri dini tebliğin en önemli yönteminin “sözden” önce “hal / eylem / amel / davranış” olduğunun altını çizmişlerdir. Allah da ayetinde bu gerçeği şu şekilde ifade buyurmuştur:

“İşte böylece sizin dengeli vasat bir ümmet olmanızı istedik ki, insanlığa örnek ve model olasınız ve Elçi de size örnek ve model olsun…” (Bakara:143)

Ayette de ifade buyurulduğu gibi Hz. Peygamber (sav) biz Müslümanlar, Müslümanlar da diğer insanlar için birer örnek model insandır. Müminler Hz. Peygamber’e bakarak, Ona öykünerek müslümanlıklarını inşa ederler. Müslümanların dışındaki insanlar da onların söz ve eylemlerine bakarak ya dini benimserler ya da iddia ve eylem arasındaki tenakuzu görerek uzaklaşırlar. İşte bugün bu ülkede tam da bunu yaşıyoruz.

Müslümanlık iddiasındaki pek çok insanın sergiledikleri iş ve eylemleri insanları dini iklimden uzaklaştırmaktadır. Bu anlamda iki önemli günah söz konusudur. Birincisi, gençlerin ebeveynlerinden taklidi bir şekilde dinlerini öğrenip yaşamaya çalışmaktayken dinin temsilcilerinin söz, hal ve hareketlerine bakıp dinden uzaklaşmaları diğeri ise bu temsilcilerin dine girme istidadında olan insanlara yanlış örneklik teşkil ederek onların dinle buluşmasının önünü almalarıdır. Yüzyıllar önce Batı dünyasında gençlerle kilise temsilcileri arasında yaşanan uyuşmazlıkta söz konusu edildiği gibi bugün ülkemizde de önemsenecek düzeyde bir gençlik kesimi dindarlık iddiasındakilere yönelik olarak “sizin inandığınız din yaptıklarınızı normal karşılıyorsa o zaman biz bu dinden değiliz” diyerek kendi itikatlarını zedeleyebilmektedirler. Zikrettiğimiz ayette ifade edilen anlamda bir örneklik (model) ortaya konulmadığı gibi tam aksi söz ve eylem (amel) arasındaki tezat müslüman gençleri ve inanma istidadındaki insanları dinden uzaklaştırmaktadır.

Dini alanda yaşanan bu olumsuz gelişmenin temel iki sebebi sözkonusudur: Bilgisizlik ve samimiyetsizlik.

“Hz. Muhammed’in (sav) güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildiği” gerçeğine iman ettiklerini söyleyenlerin bu ahlakı öğrenme ve yaşama gayreti sözkonusu olmayınca müslümanlıkları kuru bir iddianın ötesine geçemiyor. Vasat bir bilgi vasat bir yaşama inkılap edince o ayette (Bakara 143) ifade edilen model insan ortaya çıkmış olur. Bugün bundan fersah fersah uzaktayız. Adeta Kur’an bir yakada, inanma iddiasında bulunanların pek çoğu öbür yakada…

Bilgi ve samimiyetten yoksun bir din anlayışı ahlak üretmiyor. Ahlak üretmeyen bir inanç da insanları İslam’ın davet ettiği iklime ulaştıramıyor.

Bunları Okudunuz Mu?

2 yorumlar

Ümit Toprak 12 Mart 2024 - 19:35

Harika tespitler. Anlamlı ve faydalı bilgiler… Kaleminize ve yüreğinize sağlık…

Cevapla
Musa Yavuz 12 Mart 2024 - 20:18

Allah razı olsun çok güzel tesbitler ile dolu. Üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken tesbitler. Yerinde tenkitler. Elinize sağlık sevgili kardeşim.

Cevapla

Yorum Bırak

This website uses cookies to improve your experience. Accept