Nevzuhur Bir İslam Anlayışı Gelişiyor

by Fahrettin Dağlı

Az çok İslami öğretimden geçmiş olan insanların, İslam inancındaki sebep-sonuç ilişkisini doğru ve isabetli okuması ve yorumlaması beklenir. Yani bir hadisenin sadece sonuçlarını dile getirerek ve belli belirsiz birtakım suçlamalarda bulunarak vicdanlarını rahatlatmış olma kolaycılığına düşmemeleri beklenir.

Ancak olay böyle gerçekleşmiyor, bir şeyi taşlıyorlar ama taşladıkları şey fail değil fiilin neticeleri oluyor ve taşlar tamamen karavanaya gidiyor. Dolayısıyla hiçbir taş hedefe varmıyor. Hac görevi sırasında yapılan şeytan taşlamasına benzer şekilde karşısında gerçekten bir şeytan figürü varmış gibi bütün gücüyle taşlıyor. Bazen hızını alamıyor, ayağındaki terliği de fırlatıyor. Halbuki buradaki temel mantık, insanı Allah’tan, gerçeklikten uzaklaştıran enfusteki şeytani duyguların, arzuların taşlanmasıdır. Aslında nefsimizi taşlıyoruz. Evet, sebeplere istinat etmeyen sonuçların muallakta kalması ve ayaklarının yere değmemesi kaçınılmazdır.

Bu ülkede nevzuhur bir İslam anlayışı gelişiyor. Akıldan, tefekkürden, düşünceden, tahkikten, fikirden mahrum ve sadece karşıtlık üzerine kurulu reaksiyoner bir din anlayışı gittikçe yaygınlaşıyor, ivme kazanıyor. Yaygın bir söyleyişle bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan milyonlar yetişiyor. Bunlar, hikmetle yoğrulmayan bilgileriyle malumatfuruşluk yapan milyonlar…

Bu nevzuhur prototipte, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen Peygamber ahlakından bir numune, bir eser göremiyorsunuz. Bırakınız insanların onların hallerine bakıp, imrenip müslüman olmasını, tam aksine kitleler “eğer din bunların yaşadıklarıysa biz bu dinden değiliz” deyip fersah fersah uzağa kaçıyorlar.

Az çok dindar olma gayreti içerisinde olan birisi olarak ben bile bazı hallerine tanıklık ettikçe gerçekten iğreniyor ve aynı fotoğrafta görüntülenmeyi istemiyorum.

Sonradan Müslüman olan bazı insanların “Eğer İslam’ı kitaptan veya sair başka kaynaklardan öğrenmeden, tanımadan önce müslümanların hallerini görmüş olsaydım herhalde müslüman olmazdım.” dediklerine de ibretle şahit olmaktayız.

Bu inançsal savrulmanın, erozyonun sebepleri çok aşikarken sadece sonuçları taşlamanın temel iki saiki olabilir; ya gerçekten akletme yetilerini tamamen kaybettiler, ya da sebeplerin faillerine kıyamadıkları veya korktukları, çekindikleri için tevil yoluna başvuruyorlar.

Bu bahis konusu ettiğimiz nevzuhur prototip sadece bugünler için değil; gelecekte de bu toplumun sosyal, siyasal ve dini hayatı için ciddi potansiyel bir tehlike arzetmektedir.

Zaman zaman müslümanlık iddiasındaki bazı zevat yeni neslin deizme kaydığından şikâyet ediyor. Halbuki bu doğru değil. Sadece aileden öğrendikleri ve tahkik edilmeden kabullenilen bir dini inancın kendileri için sahici bir itminan kaynağı oluşturmadığını fark eden gençler boşluğa düşüyorlar. Belki çok yaygın bir ifade olacak ama toplumun çoğunluğunun inanmakta ve yaşamakta olduğu din, Kur’an-ı kerim vasıtasıyla biz insanlığa bildirilen dinden fersah fersah uzaklaşmış durumda. Bunu bilmek için alim olmaya gerek yok. Bunlar, aklı selim sahibi olmak ve Kur’an ile doğru, ön yargısız bir ünsiyet geliştirmek suretiyle bilinecek gerçeklerdir. Bugünkü müslümanların temel problemi bu ve ilave olarak bu dini pratize eden ve bir ahlak olarak ortaya koyan Resul Hz. Muhammed’in (sav) yaşadıkları konusunda yeterli bir bilgiye sahip olmaması ve o bilginin bugünkü insanoğlu için ne anlam taşıdığı konusunda yeterli bir muhakeme geliştirememesidir. Biz Hz. Muhammed’ın yaşadığı 1450 yıl öncesine gitmeyeceğiz, Hz. Peygamberi çağımıza, zamanımıza davet edeceğiz; bugünkü problemlerimizi kendisine arz edeceğiz. Kur’an’ın bugünkü insanoğlunun karşı karşıya bulunduğu problemi çözme iddiasını öğrenmiş olacağız. Müslümanlar için temel mesele bu…

Bayramın yeni bir toplumsal dönüşüme vesile olmasını Allah’tan diliyorum. Bayramınız kutlu olsun…

Bunları Okudunuz Mu?

Yorum Bırak

This website uses cookies to improve your experience. Accept